
Geçmişten Günümüze Kaplıca
Kaplıca güzel bir Türkçe sözcük, kapalı ılıcadan türemiş. Doğal sıcak suların-ılıcaların, özellikle sağlık amaçlı kullanıldığı “yöre” veya “yapıları” tanımlıyor. İngilizce’deki tam karşılığı “spa”. Ancak, hemen tüm dünya dillerinde kullanılan Latince kaynaklı “termal” sözcüğü de aynı anlamı veriyor. Bu sözcük, bir dünya imparatorluğu olan Roma’nın hakim olduğu tüm topraklarda inşa ettiği görkemli “thermae”lerden geliyor ve sağlık ve rekreasyon için doğal sıcak su kullanımını ifade ediyor. Yine bir dünya imparatorluğu olan Osmanlı, bu doğal sıcak su kullanım geleneğini geliştirerek sürdürmüş ve egemenlik alanlarına tıpkı Romalılar gibi yaymıştır. Roma hamamları ve Türk hamamları da bu kullanımının tipik örneklerini temsil ediyor. Roma’nın thermae ve Osmanlının kaplıcaları Asya, Afrika ve Avrupa’da halen yaşıyor.
Günümüzde termalizm veya kaplıca tıbbı kavramları ile ifade edilen kaplıcaların sağlık amaçlı bu tarihsel kullanımı, modern kanıta dayalı tıp yaklaşımı temelinde yeniden değerlendirilmekte ve geleneksel kullanımın yüzyıllara dayanan ampirik yararları üzerine bilimsel kanıtlar hızla artmaktadır. Aslında, orta, doğu ve güney Avrupa ülkelerinde İngiltere ve Kuzey Avrupa ülkelerinin tersine, kaplıca tedavisi bilimsel tıbbın ayrılmaz bir parçası olmayı geçtiğimiz yüzyılda sürdürmüş ve bu ülkelerde sağlık sigortalarınca kısmen ya da tamamen finanse edilen sağlık hizmetlerini ağı içinde yer almıştır. Türkiye’de ise kaplıca tıbbı sınırlı bir bilimsel aktivite gösterebilmiş, Atatürk’ün direktifleri ile İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde kurulan Hidroklimatoloji kürsüsü, ne yazık ki diğer tıp fakültelerinde çoğaltılamamış, Gülhane Askeri Tıp Akademisi ve Gaziosmanpaşa Üniversitesi (Tokat) Tıp Fakültesi ile sınırlı kalmıştır. Genç Türkiye Cumhuriyetinin ana sağlık yasası Hıfzısıhha Kanunu içinde kaplıcalara ayrı bir bölüm ayrılmış ve yasal düzenlemeler tanımlanmıştır. Daha sonra çıkarılan yasa ve yönetmelikler ile kaplıca tesislerinin standartları, sağlık personelli özellikleri tanımlanmıştır. Hem Emekli Sandığı hem de Sosyal Sigortalarca kaplıca tedavisi, yönetmeliklere göre Sağlık Bakanlığınca ruhsatlandırılan kaplıcalarda yapıldığında finanse edilmiş, hastaların kaplıca tedavi ve yol giderleri karşılanmış ve hastalar günlük bir harcırah ile desteklenmişlerdir. Ancak, Türkiye’de özellikle 20.yy ikinci yarısı egemen olan tıp anlayışı, kaplıca tedavisi kullanımını desteklemediği için sosyal kaplıca kullanımı çok sınırlı kalmıştır. Ancak, ülkemiz topraklarındaki sayısız termal kaynak ve buralarda kurulu en ilkelinden en lüksüne sayısız tesiste halkımız kaplıca geleneğini canlı tutmuştur. Bir hesaplamayla, yılda en az bir gece kaplıcada konaklayan kişi sayısı 8 milyonu bulabilirken, sosyal termalizm çerçevesinde 2 ila 3 haftalık sürelerde doktor raporuyla kaplıca tedavisine gönderilen kişi sayısı yılda tek rakamlı binlerde kalmıştır.
Kaplıca tedavisinin, çoğunlukla ortam değişimi ile birlikte olması, günlük yaşantının fiziksel, ruhsal ve sosyal streslerinden uzaklaşmayı sağlaması ve bir rekreasyon, dinlenme olanağı olması gibi özellikleri, kaplıca ziyaretlerinin, bir tatil yada bir turistik fenomen niteliğini taşımasını sağlamıştır. ABD, Kanada ve İngiltere gibi ülkelerde tedavi edici niteliği ile tanımlanmadığı için sigorta kapsamındaki sağlık hizmetleri kapsamına da alınmamıştır. Sonuçta bu ülkelerde ana akım tıbbı dışına itilip alternatif tıp içinde değerlendirilir olmuştur. Son yıllarda, bu ülkelerde geleneksel termal-kaplıca kullanımının eksik kalan bu yönü, daha çok güzellik, estetik ve bakım yönünde ve sağlık turizmi modalitesi olarak doldurulmaya çalışılmış, Avrupa (Roma-Osmanlı) geleneğinin tek yönlü bir yorumu olan bir kaplıca/spa kavram ve olgusu ortaya çıkmış ve oldukça hızlı bir gelişim göstermiştir. Artık, termal su kaynaklarıyla bağlantılı, klasik termalin yerini “Salus Per Aquas”ın akronimi diye açıklanan SPA konsepti almıştır. Burada söz konusu düz su ile sağlıktır; doğal mineralli yada termal suyun yerini çeşme suyu ve bazen de bu suya karıştırılan mineral tuzları yada aromatik esanslar almıştır. Ayrıca, kaplıca kullanımına eşlik eden masaj, egzersiz, diyet, sağlık eğitimi ve benzeri tamamlayıcı uygulamalar genellikle korunurken, bunlara egzotik alternatif doğu tıbbı uygulanmaları da eklenmiştir. Kuzey Amerika kaynaklı bu “modern trend” yada “SPA epidemisi” ülkemiz dahil tüm Avrupa’yı etkisine almış bulunmaktadır.
Türkiye’de son yıllarda 5 yıldızlı şehir ve resort otellerinde “SPA” ve deniz resortlarında ise SPA’ların deniz suyu kullanılanı olan “talasso” birimleri neredeyse “olmazsa olmaz” bir aksesuar haline gelmiştir. Diğer yandan, termal kaynakların bulunduğu yörelerimizde de çoğu 4-5 yıldızlı “termal” otellere de her geçen gün bir yenisi eklenmektedir. Ve ne yazık ki ülkemizde henüz bir “kaplıca kür merkezi” kurulup faaliyete geçirilememiştir.
Prof. Dr. M. Zeki Karagülle
Yorumlar
"Geçmişten Günümüze Kaplıca" yazısına 2 yorum yapılmış