Termal sağlık

Kaplıcalarda tedavi ve sağlık; geleneksel mi ve bilimsel mi?

Termal Latinceden dilimize (aslında hemen tüm dünya dillerine) girmiş bir sözcük, kaplıca ise “öz” Türkçe. Her ikisi de aynı anlamı içerir ve sıcak şifalı su kaynaklarını, çamurları, doğal çevreyi ve tabi ki buradaki sağlık tesis ve işletmelerini ve nihayet yerleşim yeri ve yöreyi ifade eder. Kaplıca tedavisi ya da kaplıca kürü ise kaplıcalara özgü şifalı unsurlar olan termal-mineralli sular, çamurlar, iklimsel faktörler ve doğal çevre-ortam çeşitli doğal tedavi yöntemleri ile kullanılarak, bu amaçla kurulmuş termal-kaplıca tesislerde yürütülür. Kaplıca tedavisi programlarının “olmasa olmaz” tedavi yöntemi ise balneoterapi (sıcak ve mineralli sular ile tedavi) diye adlandırılır. Termal tıp ya da kaplıca tıbbı ise kaplıcalarda yürütülen her türlü tıbbi pratikler ve hizmetleri tanımlar. Bugün modern tıp içersinde özellikle Avrupa ülkelerinde ve Türkiye’de de termal tıp bilimsel bir tıp disiplini olarak yerini almıştır ve kaplıca tedavisi ve termal uygulamalar sağlık sigortaları kapsamındadır ve geçerli sağlık hizmetleri sisteminin bir parçasıdır. Kaplıca tedavileri sağlık sigorta sistemlerince kısmen ya da tamamen karşılanmaktadır. Son bir Avrupa Konseyi Direktifi ile Avrupa Birliği düzeyinde tüm üye ülkelerde 2013 sonu itibariyle karşılanacaktır.

Türkiye’de, termal ve kaplıca sözcükleri aynı zamanda Türk insanının topraklarımızın zengin doğal şifa kaynakları temelinde gelişen ve halen süren önemli bir sağlık ve şifa geleneğini de yansıtır. Arkadaşlarımızın yürüttüğü son bir çalışma yılda 6 milyon üzerinde Türk vatandaşının Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış kaplıcalarımız ve termallerimizi ziyaret ettiğini ortaya koydu. Ortalama 5 günlük bir kalış süresi ile bu kişiler hastalıklarına şifa arıyorlardı. Başka bir çalışmamızda kaplıca ziyaretçilerinin ya da daha doğru bir deyişle küristlerin en yaygın hastalık grubunu %95 ile romatizmal hastalıklar oluşturuyordu. Ancak, romatizmal ağrı şikâyetleri yanında birçok kişide ona eşlik eden rahatsızlıklar da vardı. Örneğin, diyabet, hipertansiyon, aşırı kilo ve cilt rahatsızlıkları gibi durumlar söz konusuydu. İnternette yürüttüğümüz bir anket bu kullanım hakkında aydınlatıcı güncel ek veriler sağladı. İlginçtir ki bu anketi yanıtlayan 3568 kişinin (ki internet ulaşımı ve kullanım alışkanlığı olan özel bir grubu yansıtıyor) yarıya yakını (%47) kaplıca seçimini doktorunun tavsiyesi ile yapıyordu, önemli bir kısmı ise (%34) tanıdık, eş dost ve akraba tavsiyesine uyuyordu. Geri kalanlar gazete, televizyon veya internet reklamlarına bakarak (%13) ve turizm acenteleri aracılığıyla (%6) gidecekleri kaplıcayı seçiyorlardı. Kaplıcada kalış süresine yönelik anketin diğer sorusunu yanıtlayan 3200 kişinin yarıdan fazlası (%53) kaplıcalarda 10 gün kalıyorlardı. Bunu 5 gün kalanlar (%23), 7 gün kalanlar (%13) ve 15 gün ve üzeri kalanlar (%10) izliyordu. Son olarak “Yılda kaç kez kaplıcaya gidersiniz?” sorusunu yanıtlayan 3354 kişinin %28’inin hiç gitmediğini dile getirmek için ankete katılması da ilginçtir. Geriye kalan (%72) kaplıcaya gidenlerin yarısı 1 kez, yarısı da iki kez gittiklerini belirtmişlerdir. Bu site şu adresten ziyaret edilebilir ve ankete katılabilinir; http://www.saglikpaneli.com/

Bu verileri değerlendirirken akla doğal olarak şu soru gelmektedir; “Bu yaygın kullanımın tedavi edici ve şifa etkileri üzerine elimizde yeterli bilimsel kanıtlar bulunmakta mıdır?” Kaplıca kürleri ve termal tedavilerin iyileştirici etkilerinin bilimsel temelde araştırılması ülkemizde son yıllarda önem kazanmış ve yoğunlaşmıştır. Son on yıllarda hem Türkiye’de hem de diğer Avrupa ülkelerinde yürütülen bilimsel çalışmalar ve araştırmalar kaplıca tedavisi ve balneoterapinin bir dizi olumlu ve sağlığa yararlı etkisini ve başta romatizmal hastalıklar ve deri hastalıkları olmak üzere birçok hastalıkta tedavi edici etkilerini ortaya koymuştur. Bu hastalarda hastalık belirtileri ve bulgularında iyileşmeler yanında yaşam kalitelerinde ve genel iyilik hallerinde anlamlı düzelmeler de gösterilmiştir. Elde edilen kanıtlar hiçte az değildir ve ayrıca henüz kesin olmasa da belli başlı romatizma ve cilt hastalıklarında kaplıca tedavisi ve balneoterapinin maliyet etkinliği üzerine de cesaret verici bilimsel kanıtlar elde edilmiştir. Kaplıca tedavisi giderlerinin sağlık bütçelerine bir yük oluşturmadığı, tam tersine ilaç kullanımı ve sağlık hizmetleri kullanımı, hastanelerde yatış ve işe gelememe gibi göstergelerde anlamlı azalmalara yol açarak, sağlık maliyetlerinde azalmalar sağladığı gösterilmiştir. Kanıta dayalı tıp yaklaşımıyla romatizmal hastalıklar ve cilt hastalıklarında geliştirilen tedavi rehberlerinde artık kaplıca tedavisi giderek artan ölçüde yer almaktadır.

Şimdi doğal zengin kaplıca kaynaklarımız, bilimsel kanıtlarla desteklenen kaplıca kürlerimiz, örnek kaplıca tesislerimiz ve aktif bilimsel akademik kurumlarımız ile kaplıca geleneğini yaratan ve geliştiren atalarımızın izinden giderek Türkiye’yi Avrupa ve Dünya’da kaplıca ve termal sektöründe gelenek ile bilimi ve tarihsel ile moderni kaynaştıran ülke olarak ön plana çıkarabiliriz. Sevindirici olan hem sektör hem bilim hem de merkezi ve yerel yönetim çevrelerince böylesi bir yaklaşımın benimsenip artan ölçüde dile getiriliyor olmasıdır. Bu yaklaşım paydaşlar arasında yaratıcı bir işbirliğini başlatılmış durumdadır, kararlılıkla sürdürülürse başarılı olmamamız için bir neden yoktur.

Prof. Dr. Müfit Zeki Karagülle
Yazar
Termalspasaglik

Termalspasaglik hakkında

Termalspasaglik.com'da Termalspasaglik 'nin 26 makalesi bulunuyor. .

  ·   Termalspasaglik 'nin diğer yazıları

PAYLAŞIM
  • Delicious 'ta paylaş
  • StumbleUpon 'da paylaş
  • Digg 'de paylaş
  • Twitter'da paylaş
  • Mixx 'de paylaş
  • Technorati 'de paylaş
  • Facebook 'da paylaş
  • ShareThis 'de paylaş
  • Reddit 'de paylaş
  • Google 'da paylaş
  • LinkedIn 'de paylaş

Yorumlar

"Kaplıcalarda tedavi ve sağlık; geleneksel mi ve bilimsel mi?" yazısına yorum yapılmamış

Henüz yorumlanmamış, ilk yorumlayan siz olun.

Yorum yapın

Yorum yapabilmek için giriş yapmanız isteniyor.